Son dakıka

2 Haz 2008

FETİH VE FATİH

Yazar : N. Tayyar Taş
Tarih : 30 Mayıs 2008 09:33


Resmi büyütmek için tıkla

Dün, İstanbul'un fethinin 555. yıldönümü, “Tevhid” ikliminde aklanan milletimize ve o iklimin senelerdir erdemli hayatını özleyen ve hasretle gözleyen insanlığa armağan edilen bir bayram coşkusuyla bir kez daha bütün vatan sathında kutlandı.

Çünkü o “Tevhid,” ezelden ebede kadar gök kubbede dalgalanacak şerefli bayrağımızın mukaddes hilâlinin de ışığıdır. Zira bayrağımızdaki ay yıldız, o “Tevhidi” ifade eder. Bu nur hamulesi, Hendek savaşından itibaren yayılmağa, karanlıklar içerisinde çırpınan bahtsızlara, engizisyonlarda soluyan masumlara somut bir umut oldu.

Hendek kazılırken, yüce peygamberin külüngü ile parçalanan kayadan fırlayan bir çıngı, Arabistan, Irak, İran ve Türkistan'a kadar ulaşıp Türklüğe ebedî zafer azmini ve hayat iksirini sunarken, diğer bir çıngı, Mısır, Trablusgarp, Tunus, Cezayir üstünden İspanya'ya vararak dünya medeniyetinin doğuşunu hazırladı.

Bir diğer çıngı ise, Anadolu'nun kalbine uzanarak, evrensel kıymetleri ve faziletleri kahreden yönetim ve yöntemlere büyük Türk hakanı Sultan Alparslan'ın muazzez nefesiyle son verdi. Kaldı ki, üç bin yıllık bir geçmişe sahip olan ve dünyanın en büyük ordularını donatan bu milletin kazandığı zaferleri ve gerçekleştirdiği fetihleri saymak, birbiriyle et-tırnak gibi özdeşleşen “Fetih, Fatih ve İstanbul” kelimelerini ayrı ayrı yerlerde kullanmak ve hele fethi, Fatih'ten başkasına yakıştırmak mümkün değildir. Çünkü Fatih fetihle güzel, fetih Fatih ile çok özeldir.

Ashâb-ı Kiram zamanından beri defalarca muhasara edilen İstanbul'u fethetmek, daha başlangıçtan beri münferit ve mücerret bir hâdise olmaktan öte, islâmî bir ideal olmuştur. Zira sevgili Peygamberimiz: “Kostantınıyye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” buyruğuna gönül koyan çok olmuştur.

Bu ulvî heyecan şeraresini yaratılışındaki istidatlarla, almış olduğu fennî ve dinî eğitimle birleştirerek, “feth-i mübîn”e hazırlanan Fatih' de şöyle diyordu: “Ya Bizans beni alır, ya ben Bizans'ı alırım.” Bu karasevda ile 29 Mayıs 1453 sabahı, karadan ve denizden, tarihe yabancı bir taktik ve teknikle icat edilen top gürültüleri arasında arzı çatlatan, fezayı çınlatan kös, davul, mehter ve tekbir sayhalarıyla Sultan Mehmed Han'ın askerleri, Peygamber müjdesi rehberliğinde İstanbul'un granit surlarını delik-deşik etti.

Bu sahneyi, Yahya Kemal'den dinlemek icap ederse: Vur pençe-i âlideki şemşîr aşkına / Gülbang-i asmanı tutan pir aşkına / Düşsün çelengi Rum'un, egilsûn ser-i frenk / Vur Türk'ü gönderen yed-i takdir aşkına / Son savletinle vur ki açılsın bu surlar / Fecr-i hücum içindeki tekbir aşkına.

Bu aşk, Ulubatlı Hasanı kanatlandırdı ve asırlardır gölgesini ümitle bekleyen burçlar onun diktiği sancakla şereflendi. Artık eskimiş, ekşimiş ve köhnemiş Kostantınıyye fethedilmişti. Bu fetih, Türk'ün çağ açıp, çağ kapatan kudretinin bir kere daha tecelli ettiği tarihtir.

Bu fetih, nurun zulmete, ilmin cehalete, imanın küfre, cesaretin cebânete, Hakkın batıla galebe çaldığı tarihtir. Bu fetih, Muhammedî soluğun kıyamete dek çağları peşinden sürüklemeyi, zaman ve mekâna çıra ve çerağ olmayı muştulayan tarihtir.

Bu fetih, Devlet-i Âliyye'yi Osmaniye'nin, Devlet-i Ebet Müddet olma uğruna ahd ve misakının tescil edildiği tarihtir. Bu fetih, savaşlarda pek görülmemiş ve hâlâ görülmeyen adaleti, emniyeti, iffeti, hürriyeti, hukuku, tahammülü, toleransı, sevgiyi, barışı insanlığa öğreten tarihtir.

Bu fetih, bir ses, bir nefes, bir heves, bir seda, bir vefa, bir dua, bir ufuk, bir nutuk, zaman ve mekân perspektifinde bir hatıra, şanlı ecdadın torunlarına mübarek bir vediadır. Bu fetih, harflerden hecelere bir hayat, hecelerden kelimelere bir ruhsat, kelimelerden satırlara bir kelam, satırlardan sadırlara bir selamdır.

Şair ne güzel söylemiş: Tarihi çevir nal sesi, kısrak sesi bunlar / Delmiş Roma'nın kalbini mızrak gibi Hun'lar / Göktürkler, Uygurlar, Oğuzlar, Peçenekler / Türk'ün yüce tarihîne bin bir zafer ekler / Dünya atının nalları altında ezildi / Kaç haçlı sefer göğsüne çarpınca kesildi / Bir gün gemiler dağlara tırmandı denizden / Kudret ve zafer bizlere miras dedemizden.

Bu vesileyle, fetihlerin malûm ve meçhul kahramanlarına fatihalar okuyoruz, onların şefaatlerini diliyoruz. Cümlesini hayırla yâd ediyoruz. Hepsinin aziz ruhları şad, mekânları, makamları ve makarları Firdevs cennetleri olsun...

http://www.sakaryagazete.com.tr/yazar.asp?yaziID=1099

Hiç yorum yok:

Google Gruplar
irfanmektebi@hotmail.com grubuna kayıt ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Benim Peygamberim

İlgili aramalar: müzik - ilahi -  ilahi