Son dakıka

27 Oca 2008

And içirdiler tıfıl beyinlerimize, “ülküm, yükselmek ve ileri gitmektir” diye...

And içirdiler tıfıl beyinlerimize, "ülküm, yükselmek ve ileri gitmektir" diye...

Batılılaşmanın "yükselmek ve ileri gitmek" olduğu, İslâm'ın ise bu yükselmeye ve ileri gitmeye mânî olduğunu öğrettiler bize!
Doğrudur; "yükselmek ve ileri gitmek"tir "Batılılaşmak"!

Doğrudur; "yükselmek ve ileri gitmek"ten nehyediyor bizi Allah!

Her Cuma, Cuma Hutbesi'nin sonunda, Nahl Sûresi'nin 90. ayet-i kerîmesini okuyor bize imam efendilerimiz: «Şüphesiz ki, Allah size adaleti, ihsanı ve yakınları gözetmeyi emreder; fuhşiyattan, münkirattan ve azgınlıktan ise men eder. Tutasınız diye size böyle nasihat eder!»

Dilden dile, devirden devire geçerken kelimeler, anlam kaymasına, genişlemesine veya daralmasına uğrayabiliyor...

Aşırı bulduğumuz bir fiyata "fâhiş" diyoruz meselâ; edep ve hayâ sınırlarını aşmış olan bir kadına da "fâhişe"...

Yani anlamını daraltmış bulunuyoruz "fuhşiyât"ın.

Arapça'dan geçmiş dilimize; "mâkûl ve makbûl sınırları aşmak, ileri gitmek" demek "fuhuş"!

Evet, "ileri gitmekler" demek, fuhşiyât; ve Allah, men ediyor bizi ileri gitmekten!

Yunanca, "pornografi" kelimesinin kökü olan "porni" de "fâhişe" demek; "ileri giden"...

Porno+Grafi: Edep ve hayâ sınırlarını aşmış, "ileri gitmiş" neşriyat.

Batı'yı Amerika temsil ediyor bugün; ve her yere ulaşmış bulunuyor Amerikan kültürü!

Amerikan kültürünün ulaştığı her yer, yani bütün dünya, yani her birimizin nefsi ve nesli, korkunç bir pornografik yıkım tehdidi altında.

İleri gidiyoruz!!!

Harita üzerinde ileri gittiğimizde, batıya doğru; Amerika'da bitiyor Batı!

Amerika'nın da batısında, Batı'nın bittiği yerde bir eyalet var: California!

Dünyanın sineması bu eyâlette üretiliyor; Hollywood'da.

Intel, Google, HP, Cisco, Apple, Maxtor, Oracle ve diğerleri, bilgisayar ve internet bu eyâlette üretiliyor; Silicon Valley'de.

Müzik, eğlence ve televizyon da bu eyâlette üretiliyor; Los Angeles'da.

Gördüğümüz, duyduğumuz ve okuduğumuz ne varsa hâsılı, "CaliPornia"dan geliyor!

CaliPornia, bir endüstri merkezi; ve "pornografi", tıpkı kapitalist sistemin diğer endüstrileri gibi kâr maksimizasyonuna dayanıyor. Son 30 yılda pornografi endüstrisinin 57 milyar dolarlık bir ciroya ulaştığı tahmin ediliyor. 12 milyar dolar ile bu endüstride aslan payına sahip olan ABD'de, pornografi sektöründen elde edilen gelirin, ülkenin önde gelen medya kuruluşları olan ABC, CBS, ve NBC'nin toplam gelirinden daha fazla olduğu söyleniyor.

California isminin etimolojisine dâir, tatmin edici bir açıklama bulabilmiş değilim. Eyâlet'in internet sitelerinde de "unknown (bilinmiyor)" yazıyor. Bendeniz, bir nevî "lâfzî cinas" yaparak "CaliPornia" diyorum. Bu deyişin, "cinas-ı lâfzî"den öte, etimolojik bir tez olduğunu söyleyebilirim!

Arapça "furn", Yunanca "furnos", Lâtince "furnus", İngilizce "furnace", Türkçe "fırın" ve Avrupa dillerindeki "horno" ve "thermo" kelimelerinin "California" ve "porno" ile aynı kökten olduğunu; "cennet adası" denilen "CaliPornia"nın, aslında "cehennemî bir diyar" demek olduğunu, tez olarak öne sürüyorum!

Şu üç ateşte yanıyor, ileri gidip CaliPornia cehennemine düşenler: Sınır tanımazlık, Egoizm, Hazcılık!

Allah'ın emrettiği "adalet, ihsan ve îtâ" kelimelerinin zıddı bu cehennem kelimeleri; "fahşâ, münker ve azgınlık"!

Sonuç: Yalnızlık ve mutsuzluk!

Bu bir hastalık; ve adı: Kaliforniya Sendromu; "Kalifornikeyşın"!

«Zevke düşkünlük, ben merkezcilik, yalnızlık... Bu belirtileri mutsuzluk izliyor. Psikiyatri uzmanları bu sorunun adını "Kaliforniya Sendromu" koymuş; çünkü Kaliforniya, maddiyatın, eğlencenin ve zevkin dorukta olduğu bir bölge. Ve tam bir kısır döngü yaşanıyor. Mutsuzluğunu unutmak isteyenler daha fazla eğlenceye yöneliyor. Daha çok eğlence ve seksle; üretmeyen, tüketen, yardım etmeyen, sadece kendine harcayan, maddî hedefleri kutsallaştıran, ictimâî sorumlulukları önemsemeyen bir anlayış hastalık gibi yaygınlaşıyor. Dünyada, giderek daha çok insanı pençesine alan bu hastalık, Türkiye'de de hızla yayılıyor.»

«Bu sendromu yaşayan kişiler, "Başkası açlıktan ölüyormuş, bana ne" düşüncesiyle, kendisi dışındaki kişiler hakkında kaygı hissetmemeye başlıyor. Kendine hayran olma, ego fetişizmi de denilebilecek şekilde narsistik eğilimler taşıyor. "Bana zevk veren şeyler iyidir, zevk vermeyen şeyler kötüdür" şeklinde iyi-doğru değerlerinde erozyon yaşanıyor. Maddiyat, zevk ve eğlence, hayatın amacı olarak görülüyor. Bu kişiler, başarılı ve güzel iseler, çevrelerinde sahte dostlar bulunuyor. Erkekler başarıyı, kadınlar güzelliği kaybettiklerinde, bu dostları yanlarından uzaklaşıyor. Yalnızlık, mutsuzluk getiriyor. Mutsuzluğu telâfi etmek için daha çok eğlenceye, sekse yöneliyorlar. Sonuç olarak, sadece kendisi için harcama yapan, paraya tapan, sorumluluklarını göz ardı eden bir insan tipi çıkıyor ortaya, Kaliforniya Sendromlu insanlar...»

«Özellikle 1990 sonrası kuşaklar, para, pornografi ve uyuşturucu ile erken tanıştılar. Yeterli zihnî ve ruhî gelişimi tamamlamadan, ergenleşemeden ihtiyarladılar…»

Evet, böyle bir hastalığın pençesi altında bütün dünya.

Ve biz!

Nefsimiz ve neslimiz!

Çünkü ileri gidiyoruz; ve okusun, yükselsin, bizden daha ileri gitsin istiyoruz, çocuklarımız!

İstemesek de gidiyor zaten onlar; istediğimiz yerden ileri de gidiyorlar ve bitiyorlar...

Çocuklarının önüne, sarıklı-cübbeli Mahmud Efendi müridlerini veya İbdacı gençleri değil, Amerika'da eğitim görmüş tombalak Babacan'ları koyuyor artık müslüman aileler, "idol" olarak.

Tombalak Babacan'lar ve Gül'ler, zenginleşmeyi bir strateji olarak benimsemişler ve benimsetiyorlar, Batı ile ilişkimizin güçlendirilmesini savunuyorlar, AB'ye girmek için çok samimi mücadele veriyorlar, Washington'la beraber hareket etmeyi kutsal bir misyon sayıyorlar, faizsiz bir ekonomi düşünemiyorlar bile, İslâmî bir devlet fikrini hele hâzâ hezeyan addediyorlar.

"Eski kalıplara göre ve özellikle de ilerici-gerici modeline göre düşünmek artık yeni Türkiye'yi ve bu hareketi anlamaya yetmiyor." diyor Zülfü Livaneli.

Doğrudur; ileri gitmekte birbirleri ile yarışıyor Allahsız Kemalistler ile Allahsız İslâmcılar.

Buluştukları yer CaliPorniadır; pornografidir!

Kapitalist sistemin bir endüstri kolu olarak, kâr maksimizasyonu ve "porno estetiği" ile üretim ve pazarlama yapıyor "Tekbir Giyim"ler de...

Söylemesi çok acı ama, "porno estetiği" ile örtünüyor bizim kızlarımız da!

"Pornoda, arzulanabilecek bir şey kalmaz artık" diyordu Jean Baudrillard.

Başı örtülü kız çocuklarımızın kollarında da jilet izleri var işte bu yüzden.

Biz müslümanlar, bu dünyanın müslümanlar için cennet olmadığını anlamak ve çocuklarımıza anlatabilmek zorundayız bir şekilde!

İspanyol yazar Garci Ordonez de Montalvo'nun, Las Sergas de Esplandian isimli hikâye kitabındaki hayâli cennet adası idi Kaliforniya.

Bu hayâlî adanın, esmer Amazon kraliçesinin adı: Kalifya.

Şimdi yeni bir etimolojik tez öne sürebilirim: Kaliforniya demek, "Halifenin Ülkesi" demektir!

Biz inanıyoruz ki, bütün yeryüzü Allah'ındır; ve Allah mescit kıldı bize bütün yeryüzünü!

Biz, halifesiyiz Allah'ın, yeryüzünde!

Her yere ve Kaliforniya'ya da gideceğiz elbet...

Ancak, "Halife" olarak!!!

Bundan başka her gidiş, gidiş değil bitiştir; ve bundan başka her yükseliş, "esfel-i sâfilîn"e düşüş...

Allah, nefsimizi ve neslimizi ıslah etsin; tevbe, istiğfar ve hidayet nasib eylesin!

Âmin...

Furkan Dergisi 18. Sayı (Ekim 2007)

Halid el İslambuli’den Annapolis’e Selam Var

Günümüzde ABD Başkanı Gorge Bush'un inisiyatifinde Amerika'nın Annapolis kentinde düzenlenecek olan "tarihi ihanet konferansı"nın geçmişteki adı, "Camp David Anlaşması" idi. ABD Başkanı Jimy Carter'in inisiyatifinde Camp David kentinde düzenlenen toplantıyla Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile Siyonist rejim Başbakanı Menahem Begin arasında 12 gün süren gizli görüşmeler sonrasında 17 Eylül 1978 yılında varılan anlaşma sonucu, İsrail resmen tanınarak, Filistin'e ihanetin en büyük kapısı aralanmıştı.



CampDavid'in üzerinden 30 yıl kadar geçti ve dünya Müslümanları yine bir sonbahar mevsiminde 2. bir Camp David ile karşı karşıya...



2. Camp David'in ilkinden bir farkı var; birincisinde Siyonist rejimle masaya oturan sadece Mısır yönetimi iken, bu kez başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin tamamına yakını bu konferansa katılıyor.



Filistin'i satmak için topluca Annapolis'e gidecek olan Arap rejimleri bu tarihi ihanetleriyle sadece Filistin davasını arkadan hançerlemekle kalmıyor, bunun yanı sıra kendi saltanatlarının altına kendi elleriyle dinamit yerleştirmiş oluyorlar; "Filistin İslami direnişi"ne ihanet etmekle bu davayı durduramayacaklar ama, kendi sonlarını hazırlamakta başarılı olacaklardır; zira Halid El İslambuli Annapolis'e selam gönderiyor!



Hafızamızı biraz yokladığımızda Halid el İslambuli ve arkadaşlarının Filistin'e ihanetin bedelini Enver Sedat hainine hangi koşullar altında ve nasıl ödettiğini gördüğümüzde, bu bedelin günümüz hainlerine çok daha kolay ödetileceğini kestirmek güç değil. Zira başta Filistin olmak üzere bölgesel İslami Direniş 30 yıl öncesine göre çok daha güçlü, çok daha organizeli ve çok daha tecrübeli; bir Halid El İslambuli olmak isteyen binlerce yiğit, bu hainlere karşı hak ettikleri akibeti göstermek için can atıyordur kuşkusuz..!



Annapolis Konferansı tarihte bir milad olarak yerini alacak, bir çok siyasal söylem, "Annapolis öncesi" ve "Annapolis sonrası" ayrımı üzerine kurulacak. Şimdiden neler olabileceğini de görebilmek çok zor değil. Belki de ilk göreceğimiz, Annapolis ile kendini daha güvende hissedeceğini düşünen Siyonist İsrail rejiminin Ahmed Yasin ve Fethi Şikaki'nin çocuklarının, İzzeddin el Kassam'ın torunlarının çelik pençeleri karşısında nasıl bir sarsıntı geçireceğidir…



Her ne kadar "barış" adı altında düzenlense de Annapolis Konferansı gerçekte "savaş ve saldırı konferansı"dır: İran'a saldırı, Hamas ve İslami Cihad'a saldırı, Hizbullah'a saldırı. Üçünün de gerekçesi aynı: İsrail'e yönelen silahları yok etmek, Siyonist rejimin var olma hakkını reddeden direnç noktalarını kırmak…



Annapolis'in amacı ve planı bu..



Annapolis hainleri Amerika'ya sırtını dayayarak Allah Subhanehu ve Teala'nın hesabını gözardı edebilirler; göreceğiz, Annapolis'in hesabı mı, Allah'ın hesabı mı? Amerika'nın tuzağı mı, Allah'ın tuzağı mı? Bunu ilk defa görmüş olmayacağız; İran'da, Lübnan'da, Gazze'de gördüklerimizi bir daha göreceğiz; Kahire'de askeri bir tören sırasında gördüklerimizi diğer ülkelerin başkentlerinde de göreceğiz; Ramallah'ta da göreceğiz!



Şah'ı, Sedat'ı, Şaron'u, Olmert'i kurtaramayan Amerika bunları mı kurtaracak, göreceğiz…!



Annapolis konferansını düzenleyen ABD Başkanı Bush'a teşekkür etsek yanlış olmayacak: zira bu konferans kelimenin tam anlamıyla bir "turnosol kağıdı" gibi, İslam Ümmeti arasındaki hainleri daha da gün yüzüne çıkardı; başta kendini "hâdimu'l Haremeyn-i şerifeyn" olarak tanımlayan Suudi kralı olmak üzere, Amerika'nın bölgedeki tüm işbirlikçilerinin kirli çehrelerini bütün dünyaya gösterdi. Yeryüzünün tüm Müslümanları bu kirli suratları gördükçe, İslam'a, Ümmet'e ve Filistin'e ihanet edenleri asla unutmayacak ve affetmeyecektir…



Şehid Seyyid Kutub'un, İngiliz işgal güçlerinin Mısır'ı terk etmesiyle ilgili olarak "Beyaz İngilizler gitti ama, geriye esmer İngilizleri bıraktılar" sözüyle özetlediği bu ihanet ve işbirlikçilik kendini Annapolis'te sergilerken, Kudüs davası, Filistin'in özgürlük mücadelesi de düşmanlarını bir kez daha yakından tanımış oldu...



Şehid Ahmed Yasin'lerden Abdulaziz Rantisi'lere, Şehid Fethi Şikaki'lerden Yahya Ayyaş'lara, kendilerini Filistin'in özgürlüğüne kurban sunanların Allah katındaki duaları kabul olmayacak mı? Allah Subahnehu ve Teala, "Ya Rabbi! Mukaddes kıldığın Filistin'i işgal eden, kadın çocuk ayırt etmeksizin senin Salih kullarını kan denizinde boğmaya kalkan, İslam beldesini viraneye çeviren Siyonist İsrail rejimine el uzatanların ellerini Ebu Leheb'in elleri gibi kurut" duasına icabet etmeyecek mi?



"Ya mucibu'd deavat!" diyerek biz de dua edelim: Ya Rabbi! Halid El İslambuli'nin makamını kendi katında yüce eyle! Günümüzün Halid el İslambuli'lerine nusretini indir; onların ayaklarını sabit kıl, onları hedeflerine ulaştır!



Amin, yâ Rabbe'l alemin …
Google Gruplar
irfanmektebi@hotmail.com grubuna kayıt ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Benim Peygamberim

İlgili aramalar: müzik - ilahi -  ilahi