Son dakıka

11 Tem 2008

Yahudilerin Tevrat Tefsir Kitabı Talmud'dan Alıntılar (18+)

Bir arkadaşımız Yahudilerin Talmud kitabından güzel bir alıntı yapıp bize göndermiş, sağolsun.
Böyle güzel bir sözün kaynağı olan kitabı merak ettim ve biraz araştırdım.
Keşke araştırmasaydım. Yüzüm kızardı.

LÜTFEN AŞAĞIYA ÇIKARDIĞIM TALMUD ALINTILARINI 18 YAŞINDAN KÜÇÜKLER OKUMASIN!

MİDESİ ZAYIF OLANLAR DA OKUMASINLAR.

Talmud: "Yalnız Yahudiler insandır. Goyim (gayri yahudiler, diğer milletler) hayvandır." Baba Batra 114b, Jebamot 61a, Keribot 6b ve 7a.

Talmud: "Goyimin en iyisi bile öldürülmelidir." Avodak Zara 26b, Tosefoth.

Talmud: "Yehova (Allah), bir gayri yahudiye malını iade edeni kesinlikle affetmez" Sanhedrin 76 b-76a.

Talmud: "Bir kuti (gayri yahudi) bir yahudiyi öldürürse cezaya çarptırılır. Fakat bir Yahudi bir kutiyi öldürürse cezaya çaptırılmaz." Sanhedrin 57a

Talmud: "Bir yetişkin, küçük bir kız ile cinsi temas yaparsa bu göze girmiş bir parmak gibi kabul edilmeli. Keza bir çocuk yetişkin bir kadınla temas ederse bu da kadının cinsi uzvuna bir çubuk girmiş olarak kabul edilmeli. Bir çocuk, bir yetişkin tarafından baştan çıkartılıp ırzına geçilirse bu ırza girme hadisesi olarak kabul edilmemeli." Kethuboth 11b

Talmud: "Bir kadın kocasının izni ile -parasını vererek- kendisi ile cinsi bir şekilde alakadar olacak bir şahıs kiralarsa, bunda hiçbir kabahat yoktur. Fakat bu kiraladığı şahıs gayri Yahudi ise bu kabahattir. Zira kazançlı çıkan gayri Yahudidir. Fakat aynı vaziyet, bir Yahudi erkeği ile gayri Yahudi bir kız arasında vuku buluyorsa zararı yoktur." Kethuboth 51b

Talmud: "Dünyada hakimiyet sağlayacak en önemli unsurlardan biri çok üremektir. Bütün yeryüzündeki gayri yahudiler eşektir. O gün geldiği zaman bunlar yer altında kendileri için kazılmış olan yerlere girip ebediyen yer altında yaşayacaklardır" Kethuboth 111b

Talmud: "O adamki kızkardeşi ile beraber yatıp, kendilerini cinsi zevklere bırakırlar ve kız kardeşi bunu şikayet etmez, bunda bir kabahat yoktur. Fakat kızkardeş şikayette bulunursa bu işi tekrarlamaması bu adama bildirilir".

"O şahıs ki daha annesi yaşlı değildir ve babası ölmüştür ve validesi yabancı erkeklerin koynuna girmek istemez ve kendi oğlu ile yatmak ister ve keza oğluda validesi ile yatmak isterse, böyle bir vaziyette eğer bu işler zor kullanılmadan yapılıyorsa,

bize düşen bir vazife yoktur ki oğul evlenme yaşına gelip de başka bir kızla evlenmek talebinde bulunur ve validesi buna mani olmak isterse, oğul kendi karısının cinsi arzularını hem de annesinin cinsi arzularını tatmin etmeli; ta ki validesi başka bir erkek buluncaya kadar." Kethobuoth 76 a

Talmud: "Bir gayri yahudi, Yahudi kızından istifade ederse, bir Yahudi kadınını baştan çıkartırsa bir Yahudi çocuğunu kirletirse, Yahudi umumi kadını ile temas edip kadına parasını vermezse cezaya çarptırılır.

Eğer bir Yahudi umumi kadını kullanıp parasını vermemiş ise parası alınır ve değnekle dövülür, bir Yahudi kadınını baştan çıkardı ise ölünceye kadar taşlanır.

Bir Yahudi kızını kirleten gayri yahudi'nin başı yarım kesilir ve yavaş yavaş öldürülür. Bütün bunlar bilhassa gayri Yahudilerin önünde yapılmalı ki bunlara müthiş bir ibret olsun ve bizim dehşetimiz karşısında titresinler ve Yahudiye dokunmaya bir daha yeltenmesinler." Kethuboth 61b

Talmud: "Elazar şöyle ilave etti: Adem bütün hayvanlar ile çiftleşmiş, fakat Havva'nın verdiği tadı hiç birinde bulamamıştı." Yeboamoth 63a

Talmud: "Yılan Havva'nın içine müthiş bir şehvet sokmuştur". Yeboamoth 103 b

Talmud: "O şahıs ki akrabası kız ile cinsi temas edip bekaret zarını yalnızca gevşetir.

O adamdan şikayet edilmemelidir". Ölmüş kadın ile temas o kadının hayattaki vaziyetinde iken yapılan temas gibi kabul edilir.

Kadın evli ise her ne kadar ölmüş olsa bile gene evli bir kadın olarak kabul edilir ham de ölmüş bir kadınla çiftleşmek meniyi ziyan etmek demektir" Yeboamoth 55 b

10 Tem 2008

Ben darbecinin, zeki, çevik ve aynı zamanda Powerpoint bilenini severim!

Ayışığı, Sarıkız, Eldiven falan derken, darbe jargonumuz baya bir zenginleşti. Zenginleşmesine zenginleşti ama, darbecilerimizin kaliteleriyle ilgili ciddi bir takım endişelerimiz var. Bizim Powerpointçi darbeciler fena çuvalladılar...

Bizler, yani 80 kuşağını oluşturanlar, şöyle kaya gibi duran general yüzlerine alışkınız.
Sebahattin Çelebi
Daha önce de yazmıştım. Bizim zamanımızda öyle günlüklü darbe falan olmazdı. Powerpoint kullanılmaz, direkt olarak mevzuya girilirdi.

Şu bizim "Powerpoint darbecileri" nde ise durum hakketen biraz komik...

Adamlar bir kere, Amerika'ya rağmen darbe yapmaya çalışıyorlar. Türkiye'nin darbe tarihinin çok iyi öğretildiğini düşündüğümüz Harbiye'de tedrisat gören her Türk genci bilir ki, ABD'nin oluru alınmadan darbe marbe yapılmaz, yapılamaz...

Bizim Powerpointçiler ise, anti emperyalist, anti Amerikan pozlarına bürünmüşler bir de bunun üstüne darbe planı yapıyorlar.

Hadi abi onu geçtik, yapsınlar! Mustakbel Genelkurmay Başkanı aleyhine bilgi ve belge toplanır mı?

Amerika yanında değil...

Genelkurmay Başkanı yanında değil...

Peki kimler var?

Toplumun her kesiminden zevat.

Ortam hazırlanacak, halk kızıştırılacak ve darbeye zemin oluşturulacak!

Elin eli kanlı katiline, tecavüzcüsüne "kalabalıklara ateş açma" işi ihale edilecek!

Toplumun etkili kesimleri kullanılarak büyük bir yıpratma operasyonu düzenlenecek!

Ha bir konuda haklarını teslim etmek gerek!

Yukarda Allah var şimdi!

Buldukları isimler gayet akustik. Kulağa hoş gelen isimler. Edebiyat yönü kuvvetli bizim darbecilerin.

Ayışığı...

Sarıkız...

Eldiven...

İyi düşünülmüş, anlam yüklü isimler.

Bir de şu darbe işinden biraz çakozlasalar, hakketen dört dörtlük bir darbe girişimimiz olacakmış!

ABD ile ilişkiden anlama.. ABD'yi anlama...

Çocuklar gibi bir de günlük tut...

Cemal Gürseller, Talat Aydemirler, Muhtıracılar, Kenan Evrenler gördükten sonra, bunlar bizi pek kesmiyor... Alışık değiliz böyle darbe girişimlerine.

Nerede o eski darbeciler azizim!

Nerede!

darbecilere bakin darbecilere.yaziklar ve yuh olsun onlara

ÖZKÖK'TEN ERUYGUR'A ŞOK !



Eruygur'u cin çarpmışa döndüren neydi?
Dönemin Genelkurmay Başkanı Özkök, Org. Eruygur'a Sarıkız darbe toplantılarını Jandarma karargâhında sahne sahne seyrettirmiş.

Yeni Aktüel Dergisi'nin son sayısında yer alan habere göre Org. Şener Eruygur, 2003 ve 2004 yıllarında çeşitli darbe planları yaptı. Cumhuriyet Çalışma Grubu'nu kurdurdu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün telefonlarını dinlettirdi. Ama Org. Özkök de boş durmamış, Jandarma karargâhında yapılan darbe toplantılarını izlettirmişti...

2004'ün bahar aylarıydı. Ankara, sıcak gelişmelerle dolu bir kışı geride bırakmıştı. Genelkurmay karargâhı olağan günlerinden birini yaşıyordu. Dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün daveti üzerine karargâha gelmişti. Uzunca bir süre sonra Org. Özkök'ün odasından çıktığında Org. Eruygur'un yüzü allak bullaktı. Tansiyonu yükselmiş, ayakları birbirine karışarak makam arabasına kendisini zor atmıştı.

Em. Org. Şener Eruygur'u cin çarpmışa döndüren şey neydi? Ne olmuştu da, daha düne kadar istifasını istemeye hazırlandıkları Em. Org. Özkök'ün karşısında dizlerinin bağı çözülmüştü? O gün karargâhta yaşananlar yıllarca saklı kaldı. Ordunun en üst rütbesindeki iki generalin ne konuştukları sır gibi saklandı. Ancak Yeni Aktüel o günün sır perdesini aralıyor

O gün karargâhta Org. Hilmi Özkök, Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur'a Jandarma karargâhında yapılan darbe toplantılarının görüntülerini izletmişti. Eruygur inkâr edemediği görüntüler karşısında ne diyeceğini bilemedi. Dudaklarından dökülen tek cümle "Karargâhım bana ihanet etti" demek oldu.

Özkök-Eruygur görüşmesi demokrasi dışı yollar arayanlar için sonun başlangıcı oldu. Çünkü Org. Özkök, Org. Eruygur'a yaptıkları işin hukuki yaptırımlarını da hatırlatmıştı. Org. Eruygur yolun sonuna gelmişti. Karargâhına ulaştığında ilk yaptığı iş yol arkadaşlarını toplamak oldu. O gün o saat itibariyle "darbe oluşumu" dağıtıldı.

Özden Örnek yargılanacaktı

Genelkurmay'da o gün ne olduğunu anlamak için biraz geriye, 2002 Kasımı'na gitmek gerekiyor.3 Kasım 2002'de AKP, Türkiye'nin uzun yıllar görmediği bir çoğunlukla seçimleri kazandı. Gözler Genelkurmay'a döndü. 28 Şubat sürecinde kapatılan Refah Partisi'nde yer alan isimler şimdi TBMM çoğunluğunu oluşturuyordu. AKP tek başına iktidara gelmiş, anayasayı değiştirecek milletvekili sayısına ulaşmak üzereydi.

İşte bunun üzerine komuta kademesinde arayışlar başladı. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök iyimserdi. İlk temennisi "Seçimlerin Türk halkına hayırlı olmasıydı". Ancak daha ilk andan itibaren komuta kademesinde huzursuzluk başlamıştı. Harekete geçildi, Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) kuruldu. Bu grubun sekreteryasını Jandarma Genel Komutanlığı yapıyordu. Koordinasyonundan Tuğg. Kadir Ali Esener sorumluydu. Genelkurmay'da ise grup "İkinci Başkan"a bağlı olarak kurulmuş ve çalışıyordu. Ancak bundan Genelkurmay Başkanı Org. Özkök'ün haberi yoktu.

CÇG'nin faaliyetleri ilk yıl sadece izleme ile sınırlı kaldı. Grup "irticanın taktik resmi"ni çıkarmakla meşguldü. Bir kısmı daha sonra kamuoyuna yansıyan pek çok izleme ve fişleme çalışması bu dönemde yapıldı. Grubun atıl kalmasının nedeni kuvvet komutanları arasında birlik olmamasıydı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya ve Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Cumhur Asparuk, Genelkurmay Başkanı Org. Özkök ile birlikte hareket ediyordu. Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman da, dönemin en aktif ismi İstanbul'daki Birinci Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan'ın karşısında yer almıştı. Bu yüzden Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün eli oldukça kuvvetliydi. Ancak her şey Alpkaya ve Asparuk paşaların emekli olmasıyla son buldu.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na atanan Oramiral Özden Örnek ile Asparuk Paşa'nın yerine gelen Org. İbrahim Fırtına, Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman ile ittifak yaptı. Dört komutan da sertlik yanlısı ve müdahaleden yanaydı.

Gelişmeler 2003 Yüksek Askeri Şura toplantısından sonra hız kazandı. Oramiral Özden Örnek'in hem Özkök Paşa'ya, hem de selefi Bülent Alpkaya Paşa'ya kırgınlığı vardı. Örnek Donanma Komutanlığı sırasında iki defa soruşturma geçirmişti. İlkinde mal varlığı gündeme gelmiş, ikinci soruşturmada ise yargılanmaktan son anda kurtulmuştu. İtalya'dan alınan helikopterler ve deniz karakol uçakları ile ilgili ihalede yapılan usulsüzlükler tam yargı safhasına gelmişken, bilinmeyen eller Örnek Paşa'yı esenliğe çıkarmıştı.

Hem ideolojik, hem de şahsi nedenlerle dört kuvvet komutanı Genelkurmay Başkanı Özkök Paşa'ya cephe almıştı. Birbiri ardına toplantılar yapıyorlardı. En sonunda tek çarenin yönetime el koymak olduğu konusunda anlaştılar. Hemen ardından da "Sarıkız" adını verdikleri darbe planı hazırlandı. Sarıkız, Kıbrıs'tı. AKP hükümeti, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hazırladığı planı onaylayarak vatana ihanet ediyordu. Bu yüzden devrilmeliydi.

Direnişçilere yardım ettiler

"Sarıkız", Annan Planı'nın Kıbrıs Rumları tarafından reddedilmesi yüzünden akim kaldı. Hemen ardından da dört kademeli yeni bir darbe planı yapıldı; "Ayışığı-1, Ayışığı-2, Yakamoz ve Eldivenli Yumruk." Ayışığı mevcut durumu analiz ediyor ve şekillendiriyordu. Yakamoz organizasyonun nasıl olacağını anlatıyordu. Eldivenli Yumruk ise darbenin adıydı.

Buna göre TBMM dağıtılacak, yedi kişilik konsey oluşturulacaktı. Ancak şaşırtıcı olan konseyin başına geçecek isimdi. Mevcut Genelkurmay Başkanı Org. Özkök, darbecilerle birlikte hareket etmediği için ekarte edilecekti. Darbenin liderliğini, ikna edilebilirse Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer yapacaktı.

Darbe konseyi Danışma Meclisi'ni oluşturacak, ardından da seçim tarihini açıklayacaktı. Ancak bu arada Dışişleri'nden MİT'e, kaymakamlardan yargı mensuplarına kadar bürokraside büyük bir temizlik operasyonu yapılacaktı.

Bu plan büyük bir titizlikle hazırlanmıştı ama darbe yanlılarının gözünü en fazla dışarıdan gelecek tepki korkutuyordu. Darbeciler böyle bir durumda NATO'nun Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında Türkiye'ye müdahale edebileceği endişesi taşıyordu. Darbe planlarında AB ve ABD'yi "Çıyan" ve "Sırtlan" diye isimlendirmişlerdi.

ABD'yi meşgul edebilmek için de mevcut problemlerin büyütülmesinden yanaydılar. Bu yüzden Irak'taki Sünni direnişçilere yardım ediyorlardı. Türkiye gerekirse mihver değiştirecek, ama AKP hükümetinden mutlaka kurtulacaktı.

Başını dönemin dört kuvvet komutanının çektiği darbe yanlıları kendi aralarında da çeşitli sorunlar yaşıyorlardı. "Yetimevi" adını verdikleri Genelkurmay karargâhı en büyük problemleriydi. Çünkü karargâh Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ten yanaydı. Özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın altı darbe planlarında sıklıkla çizildi.

Elimine edilmesi gerekli isimler arasında ilk sırada, şimdi Genelkurmay Başkanı olan Org. Yaşar Büyükanıt geliyordu. Büyükanıt darbe için olur vermiyordu. Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur, Büyükanıt'ı ekarte ederek Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na geçecek, ardından da Genelkurmay Başkanı olacaktı. Rakibini ekarte etmek için de Büyükanıt'ın darbe karşıtlığını kullanıyordu.

Şener Eruygur'un yerine ise dönemin Ege Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon gelecekti. O da Eruygur'un yolunu izleyerek bir müddet sonra Genelkurmay Başkanı olacaktı. Darbe yanlılarının çekinip mutlaka bertaraf edilmesini istediği bir başka isim ise daha sonra Jandarma Genel Komutanı olan Org. Fevzi Türkeri idi. 28 Şubat'ın en keskin isimlerinden Türkeri, Eruygur için fazla "yumuşak"tı. Darbe planlarında Büyükanıt'a zaman zaman "Abide", zaman zaman da "Boğazlar" adı uygun görülmüştü. İkinci Ordu Komutanı Org. Fevzi Türkeri'nin lakabı ise "Dağlar"dı.

Cumhuriyet televizyonu kuruldu

3 Mart 2004, dört kuvvet komutanının düğmeye bastığı gündü. Hilafetin Kaldırılması'nın yıldönümünde, Şener Eruygur, Aytaç Yalman ve Özden Örnek eşleri ile birlikte kamuoyunun önüne çıktı. İbrahim Fırtına o gün bir şehit cenazesi için Konya'daydı. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ise yurtdışına gitmişti.

Toplantı Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde gerçekleştirildi. Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün toplantı için odanın en büyük salonunu tahsis etmişti. KKTC eski cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'tan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e, ATO Başkanı Sinan Aygün'den ADD Genel Başkanı Ertuğrul Kazancı'ya kadar tüm ulusalcılar toplantıdaydı. Komutanları sayısı 7 bine ulaşan bir topluluk ayakta alkışladı.

Ancak başta Doğan Grubu olmak üzere basın bu toplantıyı görmedi ya da çok küçük gördü. Vatan gazetesi hariç. Onlar toplantıyı sürmanşetten verdi. O yüzden Doğan Medya Grubu'nun adı darbe planlarında "Kara Doğan" olacaktı. Bu grubun desteğini sağlamak için de eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yakınlığı ile bilinen Mustafa Özkan devreye sokuldu. Özkan'la askerler adına görüşen isim Özden Örnek'ti.

Komuta kademesi medya desteğinin öneminin farkına varmıştı. Bu desteği alabilmek için sürekli gazetecilerle görüşüyorlardı. Bunlar arasında en önemli isim, Çukurova Medya Grubu'nun başkanı olan Tuncay Özkan'dı. Özkan o dönemde, başta Aytaç Yalman olmak üzere tüm komutanlar ile defalarca görüştü. Ancak bu görüşmeler Özkan'ın Çukurova Medya Grup başkanlığından alınmasını engelleyemedi. Özkan'la birlikte emekli Org. Kemal Yavuz ve Yavuz Gökalp Yıldız da gruptan gönderildi. Çukurova Grubu'nun patronu Mehmet Emin Karamehmet Ankara'ya çağrılmış, sert bir dille uyarılmıştı. Karamehmet daha fazla direnemeyeceğini anlayınca çareyi Tuncay Özkan'ı göndermekte buldu.

Özkan'a bunun üzerine bir televizyon kanalı kurma görevi verildi. Özkan önce İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın televizyonunu almaya çalıştı. Ancak bu satış işlemi gerçekleşmeyince Kanaltürk'ü kurdu. Darbe planlarında bu televizyonun adı "Cumhuriyet Televizyonu" olarak geçmekte.

Tam bu gelişmelerin yaşandığı günlerde, 3 Şubat 2004'te, CIA, Ankara'daki üst düzey bir görevlisiyle istihbaratı uyardı. Özkök'e karşı "çok ciddi fiziki bir eylem" yapılacaktı. Eylem Ankara Merkez Garnizon Komutanı Tümg. Fehmi Büyükbayram'ın yoğun çabalarıyla sonuçsuz kaldı. Tümg. Büyükbayram, Özkök'ün yol güzergâhını değiştirerek, yoğun güvenlik önlemleriyle girişimi akamete uğratan isim oldu.

Darbeciler her şeyin yolunda olduğunu düşünürken bu yaşananlardan hem MİT'in, hem Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın, hem de Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün haberi oldu. Hükümet de gelişmeleri günü gününe takip ediyordu. Jandarma Genel Komutanlığı karargâhında yapılan toplantılar görüntülü olarak Özkök Paşa'ya iletiliyordu.


10.Temmuz.2008 12:50:42

7 Tem 2008

HRİSTİYAN DÜNYA'YI SARSACAK BELGE!

kıyılarında bulunduğu sanılan ve bilimsel inceleme altına alınan yaklaşık bir metre boyundaki taş yazıt, Hıristiyanlığı sarsabilir.


Uzmanlar, yazı karakterlerinin Hz. İsa'nın doğumundan önceki yüzyıla işaret ettiğini doğruladı. Kimyasal analizden de benzer bir sonuç çıktı.

Kırık taştan yapılan çeviri doğruysa, 2100 yıl öncesinin Yahudi toplumunda da Hz. İsa'nın çizdiği Mesih portresine yakın bir kurtarıcının beklendiği, yani Hıristiyan teolojisinin vaaz ettiğinin aksine "acı çeken Mesih" kavramının Hz. İsa ile birlikte başlamadığı kanıtlanabilir.

New York Times, "Mesihle ilgili ifadeler gerçekten taşın üstünde yer alıyorsa, Hz. İsa konusunda son dönemde hem kamuoyunda, hem de akademisyenler arasında yeniden şekillenen görüşlere katkı yapılmış olacak. Çünkü İsa'nın ölümü ve dirilişiyle ilgili hikayenin orijinal olmadığı, o dönemin Yahudi geleneğinin bir parçası olduğu ortaya çıkacak" yorumunu yaptı.

İbrani Üniversitesi profesörlerinden Yehezkel Kaufman da, "Üç gün sonra diriliş motifi, akademik literatürün neredeyse tamamına aykırı bir biçimde, Hz. İsa'dan önce geliştirilmiş bir kavram haline geliyor. Yani Hz. İsa ve havarileri, daha önce var olan bir mesih öyküsündekileri hayatlarına uyarlamakla kalmışlar" dedi.

HRİSTİYANLAR ŞOKE OLACAK
California Üniversitesi'nde Tevrat kültürü profesörü olan Daniel Boyarin, "Bazı Hıristiyanlar bunu şoke edici bulacak, kendi ilahiyatlarının benzersizliğine bir meydan okuma olarak görecekler" dedi.

Yaklaşık 10 yıl önce bulunan tablet, Ürdünlü bir antikacının eline geçti. Tableti son olarak İsviçre'de yaşayan İsrail vatandaşı bir koleksiyoner satın aldı. Birkaç yıl önce tableti inceleyen ve önemini keşfeden İsrailli akademisyen Arda Yardeni, geçen yıl bu konuda bir makale yayımladı. Yardeni, ilk tepkisinin, "Taşa yazılmış Kumran metinleri bulmuşsun" şeklinde olduğunu söylüyor.

60 yıl önce yine Lut Gölü yakınında bir mağarada bulunan parşömen tomarlarına yazılı Kumran Metinleri, bugün hala tartışılıyor. Hz. İsa dönemindeki bir Yahudi mezhebi olan Essenilerin inançlarını Tevrat'a yakın bir dille anlatan Kumran Metinleri ile ilgili bir konferans, dün Kudüs'teki İsrail Müzesi'nde yapıldı. Kumran Metinleri ile yaşıt olduğu sanılan tablet de, bilimadamları ve ilahiyatçılar tarafından masaya yatırıldı. Gelecek birkaç ay içinde tablet hakkında birçok yeni bilimsel makale yayımlanacak ve "Cebrail Vahyi" ile ilgili tartışma büyüyecek.

DİRİLİŞ MİTİ İSA'DAN ESKİ Mİ
Lut Gölü kıyısında bulunan taş bir tablet, dinler tarihini değiştirebilir. Hz. İsa'nın doğumundan yüz yıl kadar önce yazıldığı sanılan tablette, Cebrail'in ağzından, "öldükten üç gün sonra dirilecek bir mesih"ten bahsediliyor. İbranice 87 satırın yer aldığı tablette kırıklar olduğu için tercüme tartışmalı.

Hıristiyan ilahiyat çevrelerini karıştıran tablet ile ilgili ilk çeviriler doğruysa, Hz. İsa'nın ölümü ve yeniden dirilişiyle ilgili öykünün orijinal olmadığı, doğumundan önce de Yahudi çevrelerinde anlatıldığı kesinleşecek. Böylece İncil'in yeniden yorumlanması gerekecek.

SON AKŞAM YEMEĞİNİN ANLAMI BAŞKA
Tablet, Son Akşam Yemeği'ne de yeni bir boyut getiriyor. İsrailli Prof. İsrael Knohl şöyle açıklıyor: "İncil'de Hz. İsa ölümünden önce çekeceği acılara dair birçok öngörüde bulunur. İlahiyatçılar bunların İncil'e sonradan eklenmiş olabileceğini, çünkü Hz. İsa'nın zamanında 'acı çeken Mesih' kavramının olmadığını söylüyorlardı. Oysa bu tablet bunun varlığını kanıtlıyor. Hz. İsa'nın misyonu, Romalılar tarafından idama çarptırılarak, kavminin gelecekte alacağı intikama zemin hazırlamaktı. Bu yüzden son akşam yemeğinin anlamı da tamamen farklıydı. Orada kendi kanını feda etmesi başkalarının günahları için değil, İsrail'in kurtuluşunu sağlamak içindi."

KIRIK TABLETTE NE YAZIYOR
İsrailli bilimadamlarının "Cebrail Vahyi" adını verdiği tabletteki 87 satır kazınarak değil, mürekkeple yazılmış. Bu nedenle silinmiş yerler ve taşın kırılmasından dolayı ancak tahmin edilerek okunabilen bölümler var. Metnin çoğunda, Cebrail'in ağzından bir kıyamet günü tasviri yapılıyor.

Uzmanlar özellikle 80. satır üstünde duruyorlar. Bu satırın "Lışloşet yevmin" (Üç gün içinde) ifadesiyle başladığı kesin ama sonrasını okumak güç. Bunu başaran, Kudüs'teki İbrani Üniversitesi'nin Kitab-ı Mukaddes araştırmaları bölümünden profesör İsrael Knohl oldu. Knohl'un yorumu, birçok bilimadamı tarafından da kabul ediliyor. Buna göre, cümlenin devamında "hayeh" (hayat) sözcüğü geçiyor. Cümle tamamlandığında, "Ben, Cebrail, sana emrediyorum ki, üç gün içinde yeniden hayata döneceksin" ifadesi oluşuyor. Bir sonraki cümlede, Cebrail'in hitap ettiği kişinin, "prensler prensi" olduğu görülüyor. Bu ifade, Tevrat'ta da geçiyor. Bununla Yahudilerin lideri olan ve üç gün içinde yeniden dirilecek biri kastediliyor. Knohl, bu kişinin, Hz. İsa'nın doğduğu gün ölen "zalim" Yahudi kralı Herod'un ordusunda bulunan Simon adlı bir komutan olduğunu savunuyor. Buna göre metni de Simon taraftarlarından biri yazmış olabilir.
Google Gruplar
irfanmektebi@hotmail.com grubuna kayıt ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Benim Peygamberim

İlgili aramalar: müzik - ilahi -  ilahi