Son dakıka

19 Tem 2007

Tarihi Evler



OSMAN GAZİ'NİN OĞLU ORHAN GAZİ'YE NASİHATİ (VASİYETİ)

VASİYETİ------------------------------------------------------------------------------

Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farizaya (farzlara) dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Din işlerini; dikkatli olmayan, itikadı bozuk ve doğru yoldan ayrılmaya yönelen, büyük günahlardan kaçınmayan, helala-harama dikkat etmeyen sefihlere ve ayrıca tecrübesiz kişilere bırakma, devlet idaresinde bu gibi kişilere iş verme!..

Zira yaratandan korkmayan, yaratılandan hiç korkmaz. Büyük günah işleyen ve bunu devam ettiren kimsede sadakat olmaz. Böyle kişilerin sadakati olsa ümmeti olduğu Peygamber-i Zişan'ın sadık tebligatı üzere hareket eder de şer'i şerifin dışına çıkmazdı. Zulümden, bid'atten sakın. Zulme ve bid'ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü böyleleri seni zevale uğratmış olurlar.

Daima cihad ile devletini genişletmeye çalış. Çünkü uzun zaman sefer olunmazsa askerin secaatine; reislerin ve kumandanların bilgi, tedbir ve malumatına ağırlık ve noksanlık gelir. Böyle sefer işlerini bilenler ölür gider de yerine tecrübesiz kimseler gelir, bu yüzden de bir çok hatalar meydana gelir ki, bundan da devlet büyük zararlar görür.

Beytü'l-mali koru! Devletin servetini çoğaltmaya çalış!.. Şer'i şerifin ölçüsüne göre sana ait olana kanaatle, ihtiyaçlarından ve gerekli olanlardan başka lüzumsuz yere telef etme, israftan kaçın. Askerinle, malınla gururlanma. Zira onlar Allah yolunda cihad için milletin işlerinin yerli yerinde görülmesi ve cihana adalet ve fazileti yayman için vasıtadırlar.

Sadakatle Allah rızası için çalışan devlet erkanını koru!.. Vefatlarından sonra böyle kimselerin çoluk-çocuğuna bak, ihtiyaçlarını karşıla.!..Halkından hiç kimsenin malına tecavüz etme!.. Hak edenlere yardım ile iltifat elini uzat, böylelerinin yakınlarını sıkıntıdan kurtar. Askeri erkanı iyi koru!.. Alimler, fazıllar, sanatkarlar, edipler; devletin bedeninin gücüdür.

Bunlara iltifat ve ikramda bulun. Bir kemal sahibi işitince onunla yakınlık kur, dirlikler ver ve ihsan eyle!.. Hükümetinde ulema, fazıl kimseler, erbab-ı maarif çoğalsın, siyaset ve din işleri nizam bulsun!.. Benden ibret al ki, bu diyarlara zayıf bir bey olarak gelip haketmediğim halde bunca inayet-i celile-i Rabbaniye'ye mazhar oldum. Sen de benim yolumdan git ve bu Din-i Muhammedi'yi ve ashabını, başka sana tabi olanları koru.

Allah'ın (c.c.) hakkını ve kulların hukukunu gözet!.. Ve senden sonrakilere böyle nasihat etmekten geri durma. Ve adalet ve insafa riayet ile zulmü kaldırmaya devam ile her bir işe teşebbüs de Allah'ın yardımına güven. Halkını düşman istilasından ve zulme uğratılmaktan koru!.. Haksız yere hiç bir ferde layık olmayan muamelede bulunma!.. Halkı taltif et, hepsinin rızasını kazan".Dönemin olayları Osman Gazi, bağımsızlığını ilân ederek Osmanlı Beyliğini kurdu.-1299

17 Tem 2007

KURULUŞ

Osman Gazi, siyasi ve askeri faaliyetlerine Bizans toprakları üzerinde başladı. 1281 yılında Kayı Boyu'nun Beyi olduğunda, ilk iş olarak birçok Türkmen boyunu etrafında topladı. Osmanlı tarihinin ilk savaşı, Bursa'nın İnegöl kazasına 10 km uzaklıkta bulunan Hamzabey köyünde gerçekleşen Ermeni-Beli savaşıdır (1284).

Bu savaşta Osman Gazi'nin yeğeni Baykoca şehit düştü. Osmanlı tarihindeki ilk kale fethi olan Kulaca Hisar'ın fethi ise 1285 yılında gerçekleşti. Bu sıralarda Selçuklu Sultanı Üçüncü Alaüddin Keykubad, Eskişehir ve İnönü taraflarını Osman Gazi'ye verdi.Osman Gazi 1291 yılında İnegöl Tekfuru ile savaşıp Karacahisar'ı aldı. Sakarya taraflarına akınlar düzenledi. Amcası Dündar Bey Bizans Tekfurları ile ilişki kurduğu için 1298 yılında öldürüldü.

Osman Gazi'nin yoğun siyasi ve sosyal faaliyetlerinin devam ettiği bu yıllarda, İlhanlılar Anadolu Selçuklu Sultanı Üçüncü Alaüddin Keykubat'ı sürgüne göndermişler ve Selçuklu Devleti tahtsız kalmıştı. Osmanlı başkentinin Bilecik'e taşındığı, Selçuklu tahtının boş kaldığı 1299 yılında Osmanlı Devleti'nin kurulduğu kabul edilmektedir.(Bazı kaynaklarda Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi 27 Temmuz 1301 olarak geçmektedir. Bu tarihte Osmanlı kuvvetleri Bizans ordusunu Bafeus Savaşı'nda yenilgiye uğratmış ve bağımsızlığını kazanmıştır).

1300'de fethedilen Yenişehir kalesi, bir yıl sonra Osmanlı Devleti'nin başkenti yapılacaktır.Osman Gazi, eski Türk geleneklerine bağlı kalarak, elde edilmiş olan yerleri kardeşine, oğluna ve silah arkadaşlarına dirlik olarak bölüştürdü. Kardeşi Gündüz Bey'e Eskişehir'i, oğlu Orhan Gazi'ye Karacahisar'ı, Hasan Alp'e Yarhisar'ı, Turgut Alp'e İnegöl bölgesini verdi.Buralar Osmanlı'nın uç bölgeleriydi.

Böylece sınırların genişletilmesi düşünüldü. Osman Gazi'in silah arkadaşlarından Abdurrahman Gazi, Akçakoca, Samsa Çavuş, Konuralp, Aykutalp gibi komutanların yeni yerlerin fethedilmesinde çok büyük hizmetleri oldu.1302'de Bizans İmparatorluğu Ordusu'na karşı Koyunhisar'da yapılan savaştan Osmanlılar galip çıktı.

1303'de İznik kuşatıldı, Marmaracık kalesi fethedildi. Osmanlıların irili ufaklı fetihleri devam ediyordu.1306'da yapılan Dinboz Savaşı sonunda Kestel, Kete ve Ulubad kaleleri fethedildi ve Osmanlı Tarihi'nin ilk askeri antlaşması imzalandı. 1308 yılında ise Karahisar fethedilip, bölgenin önemli ticari ve sosyal merkezlerinden olan İznik sıkıştırılmaya başlandı.

Osman Gazi'nin siyasi dehasını gösteren önemli bir olay da, Bizans'ın ticari yollarına hakim olarak, Bizans'ı zor durumda bırakmasıydı. Zaman zaman Bizans halkından ve tekfurlarından müslüman olanlar vardı. Harmankaya tekfuru Köse Mihal de bunlardan biriydi. Müslüman olup, kalesiyle Osmanlılara katıldı. Lefke, Mekece ve Akhisar dolayları onun gayretleriyle ele geçirildi.Osman Gazi padişahlığı döneminde Bursa'yı da kuşattı (1315), Karatekin, Ebesuyu, Tuzpazarı, Kapucuk ve Keresteci kalelerini fethettip, Akçakoca ve Kocaeli diyarını Osmanlı topraklarına kattı (1317).

Osman Gazi yaşlanıp hastalandığı için 1320 yılından sonraki faaliyetlere katılmadı. Yerine vekil olarak bıraktığı oğlu Orhan Gazi; 1321'de Mudanya ve Gemlik, 1323'de Akyazı ve Ayanköy, 1324'de Karamürsel ve Karacabey, 1325'de de Orhaneli'yi Osmanlı topraklarına dahil etti.Osman Gazi babası Ertuğrul Gazi'den 4800 km.kare olarak devraldığı toprakları oğluna 16000 km.kare olarak devretti.

Osman Gazi fetihlerle meşgul olmaya devam ettiği sıralarda, fethedilen yerlerin idareleri ve İslamlaştırılmaları için gerekli teşkilatları da kuruyordu. Osman Gazi ihtiyaçlara göre kanun mahiyetinde birtakım emirler veriyor, bu konuda Selçuklu kanunlarından da yararlanıyordu.İlk vergi Osman Gazi zamanında alındı.

Pazara getirilen, toptan kabul edilen "yük" cinsinden mallar "Bac" denilen vergiye tabi tutulmuştu. Köylünün satmaya getirdiği bir iki tavuk, uç beş kilo yağ gibi mallardan Bac alınmazdı.

Selçuklular zamanında geçerli olan tımar usulü Osman Gazi zamanından itibaren sürdürüldü. Kendisine Tımar verilen sipahi, bulunduğu köyün vergisini toplar, buna mukabil de savaş zamanı atı, zırhı ve yardımcısı ile birlikte sefere gide

15 Tem 2007

GERÇEK HİKAYELER

Ulu Çınar

Gerçek HikayelerOsman Gazi ve Kırk Sandık Osman Gazi, düğüne davet edilmişti... Bilecik Tekfuru evleniyordu. Yarhisar Tekfuru'nun 13 yaşındaki kızı güzel Helofira'yı alıyordu.

1299 yıllarında, Güzel Anadolumuza, Selçuk Türkleri hâkimdi. İstanbul ve civarında yaşayan Bizans İmparatorluğunu yıkmak için durmadan çalışırlardı. Bunun için taâ İstanbul'a kadar, Öncü (Uç) kuvvetler gönderilirdi. Osman Gazi, bu Uç Beylerinin en cesuruydu. Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri olan, Kayıların Başbuğu idi.

Selçuk Sultanı kendisine Söğüt Kasabasını (Kışlak), Domaniç dağlarını da (Yaylak) vermişti. İstanbul civarında bulunan birçok kale ise, Bizans'ın elinde idi. Her kalenin başında, Tekfur isimli bir kumandan mevcuttu. Bizans İmparatorluğunu korumaya ve kurtarmaya çalışırlardı. Osman Gazi, gözüpek adamlarıyla Bizans'a ve Tekfurlarına kan kustururdu. Ondan çok çekinirlerdi. Bilecik Tekfuru da pek korktuğu Osman Bey'i, kendi düğününe davet etmek zorunda kalmıştı. Fakat bu daveti kendisi yapamamıştı.

Eskiden Tekfur olan, ama Osmanlıların âdâletini gördükten sonra Müslümanlığı seçen Köse Mihal'e rica etmişti. Mihal Bey, Müslüman olduktan sonra sayısız kahramanlıklar göstermiş ve kendisine (Gazi Mihal) adı verilmişti. Düğün davetini duyan Osman Bey gülümsedi. Gene de hayret etmişti.:- Ne dersin Mihal!.. Bu keferenin, bizi dâvetten maksadı ne ola?...-

Belli Beyim.. Maksadı fesatlıktır.- Bilecik'te adamların çaşıtların var mıdır?- Hemi de sarayın tam göbeğinde.- Onlar ne fısıldar?Mihal Bey, sesini yavaşlatarak:- Niyetleri, düğünde seni zehirlemekmiş Beyim. Kara Osman'ın Kara kaşları çatıldı. Boynundaki şahdamarı kabardı... Fakat hiddeti çok sürmedi:- Biz de bunu beklerdik.. Lâkin her işte bir hayır vardı.

Sen hele yoldaşlarımızı, candaşlarımızı bir çağır bakalım. Onlar ne tedbir düşünürler! Meşveret gerektir. Biraz sonra (Otağ), âşiret Beyleriyle dolmuştu. Herksin geldiğini gördükten sonra, Osman Bey ayağa kalktı. Ayakta iken elleri, dizlerinden aşağı sarkardı. Çok heybetli ve tatlı dilli idi. Arkadaşlarının ayrı ayrı gözlerine baktı. Sonra kısaca vaziyeti anlattı. Beyler nefeslerini tutmuş O'nu dinliyorlardı. Bitince sordu: -
Akça Koca... Sen ki, babam cennetlik Ertuğrul Gazi ile bunca yaş yaşamış, bunca cenge girmişsin. Bu kâfir Tekfur'a ne tedbir buyurursun?Ak saçlı Akça Koca'nın cevabı kesindi: - Buyruk senindir Beyim.- Tedbirini bağışla, Akça Kocam...- Hele öteki beyleri bir dinlesek Kara Osman'ım.Dediği gibi oldu. Meşverete katılan Abdurrahman Gazi, Satuk Alp, Kara Mürsel, Uytuğ Alp, Samsa Çavuş, Turgut Alp, Gazi Mihal ve Konur Alp beyler dinlendi. Konuşarak danışarak güzel bir karara vardılar. Sonunda Osman Gazi, Mihal Bey' buyruğunu bildirdi:

- Hemen Tekfur keferesine vurup, davetten ziyade memnun olduğumuzu bildiresin. Hak nasib eyler ise, düğüne gelmek istediğimizi ilâve edersin. Götüreceğim 2 tiftik sürüsünü de, hediye olarak kabul etmesini söyleyesin.- Can baş üstüne Beyim...- Velakin artık yaz geldiğini, Bileciğe kadar vardıktan sonra;
Domaniç yaylasına geçmek istediğimizi bildirip, ruhsat (izin) isteyesin.- İsterim Beyim.- Sor bakalım harem halkımız, kadınlarımız, kızlarımız, düğüne ağırlık olmaz mı?- Ne ağırlığı beyim?.. Kâfir sizi zehirledikten sonra, kadınlarınızı, kızlarınızı da câriye yapmayı düşler mutlaka.- Sen sor hele!.

Tedbirde kusur gerekmez.- Sorarım Beyim sorarım. Fakat önce, 40 sandık düğün hediyesinden bahsetsem?- Doğru dersin Mihal Bey. Asıl düğün hediyemizin, tam, 40 sandık doldurduğunu önceden söylemelisin. Sakın unutma. Kendi gözlerinle sandıkları saydığını ilave et.- Unutur muyum Beyim; unutur muyum?Bilecik Tekfuru, tiftik sürülerini görünce, deliye dönmüştü. Fakat onu asıl sevindiren şey, Kara Osman'ın tuzağa düşmesiydi.

Hele arkadan gelecek 40 sandık düğün hediyesini de duyunca, keçi sakalı titredi. Böylesini Bizans Kayseri bile gönderemezdi. - Doğru mu dersin bre Mihal?.. Hakikaten 40 sandık hediye getirir mi bu Türkmenoğlu? - Gözlerimle gördüm. Sandıklar tam 40 taneydi.- Vay canına! Fakat gene de anlıyamıyorum. Bu kadar ağırlığı niçin göze almışılar?- Niçin almasın Haşmetlim (!).. Burdan yaylaya, Domaniç dağlarına geçecekler ya... Haremindeki 40 hatunu da beraber getirdiği için, 40 sadık hediyeyi gözden çıkarmış Osman Bey.. Düğünde sana yük olmak istemez. Sonra, şanına layık bir armağan vermesi de gerekmez mi? Bunları işiten tekfurun gözleri parlamıştı. Tam Mihal Bey'in tahmin ettiği gibiydi.

Kadınları nasıl (köle) yapacağını düşünüyor olmalıydı.- Gelsinler... Gelsinler... dedi. Biz de onlara öyle bir ağırlama merasimi yaparız ki, cümle aleme şân olur. Muhteşem Bizans İmparatoru Palaologos hazretleri bile hayrette kalır. Söğüt kasabasında gizli ve heyecanlı bir hazırlık vardı. Düğüne gidilecekti.. Kararlaştırıldığı gibi, büyük boyda 40 tane sandık hazırlandı.. Pırıl pırıl cilalı bu hediye sandıklarına, çok itina ediliyordu. Hepsine altın süslemeler ve gümüş çiviler çakıldı. Her birinin yan tarafına, küçük delikler açıldı. O deliklerden kırmızı, beyaz ve pembe tüller sarkıtıldı.

Düğün evine gitmeye lâyık şekilde süslendi. Nihayet içlerine hediyeleri de konuldu.. Türkmen nineleri ise, haremdeki 40 yörük hanımını süslediler, donattılar. Düğüne hazır hale geldiler. Öğleye doğru, kafile yolu çıktı. 40 sandık hediye ve 40 Türkmen hatunu... Bilecik'te sabırsızlıkla bekleniyordu. Osman Gazi, beyaz atıyla Tekfur sarayına girince, herkes hayret etmişti. Çünkü yanında sadece 3 arkadaşı bulunuyordu. Bunlar Abdurrahman Gazi, Konur Lap ve Akça Koca beylerdi.

Tekfur, onları yapmacık bir nezaketle karşıladı. Düğün ziyafetine buyur etti. Ortalığı zaten şölen etleri kokusu kaplamıştı. Misafirleri, kayınpederiyle tanıştırdı. İhtiyar Yarhisar Tekfuru da şaşalamıştı. Öyle ya.. Bizans'a kan susturan meşhur Osman Gazi; bu kadar tedbirsiz, bu kadar hatalı olabilir miydi? Kendi ayaklarıyla, ölümüne koşar mıydı? Herkes böyle birbirini süzerken, Büyükkapı tarafından gürültüler duyuldu. Sevinç çığlıkları arasında yeni davetliler göründüler. Meğer Mihal Bey, 40 sandık düğün hediyesini ve hatunları getirmişti. Harem halkıyla birlikte, orta avluya geçtiler.

Prensesler ve Saray kadınları, yeni misafirleri ağırlamak için koşuştular. Gelenler daha çok 13 yaşındaki güzel gelini merak ediyorlardı. Gelin hanım, nedense şaşkın ve üzgün görünüyordu. Kadınları için, orta avluya masalar hazırlanmıştı. Osman Bey, hatunlarla aynı masaya oturmadığı için, onlar ayrı yerde ağırlanıyorlardı. Tam bu sırada Osman Gazi'nin gür ve erkek sesi ortalığı kapladı:- Ya Allah.. Bismillah.. Allahüekber!..Besmele çekilmişti.

Buyruk verilmişti Orta avludaki 40 Türkmen kızı, bu sesi duyar duymaz; şalvarları arasından eğri kılıçlarını çektiler. Başlarındaki takma saçları, tülleri, peçeleri de atınca, ortaya 40 Osmanlı Bahadır'ı çıkıvermez mi? Prenseslerin, düşeslerin, halayıkların çığlıkları arasında dış avluya hamle ettiler. Bu sırada Mihal bey de, hediye sandıklarını açıyordu. Her sandığın içinden, eğri palalı, pala bıyıklı Osmanlı Levedleri fırlayıverdiler.

Ortalık ana-baba gününe dönmüştü. Şövalyeler, subaylar ve askerler çoktan pes etmişlerdi. Zaten dövüşemeyecek kadar sarhoştular.. Belki zindanlarda, sarhoşluktan ayılırlardı. O zaman ne olduğunu herhalde anlarlardı. Bilecik Tekfurunu sakalından yakalıyan Konur Alp, kılıcı havada seslendi:- İzin ver beyim, şu keferenin kellesini uçurayım.Osman Gazi başını salladı:- Olmaz Konur Alp, olmaz.. Biz buraya düğüne geldik, henüz düğün bitmedi ki...

Ele geçen ganimet, savaşçılar arasında hemen oracıkta taksim ediliyordu. Bunların en güzeli de, Osman Gazi'nin oğlu Orhan Gazi' ye düştü. Teliyle, puluyla güzel gelin Helofira, Nilüfer adını aldı. 18 yaşındaki Orhan Bey'le evlendiler. Çok çok mesut bir hayat yaşadılar.

Osman Gazi pek dindar bir Müslümandı. Alimlere saygılı, fakirlere merhametliydi. Adaletten hiç ayrılmazdı. Dürüst ve doğru sözlüydü. Buna rağmen savaşlarda, düşmanların hilesini en güzel şekilde alt ederdi. Çünkü bilirdi ki sevgili Peygamberimiz , "sallallahü aleyhivesellem", harplerde hile yapan düşmanlara karşı, hile yapmaya izin vermişti.

Şeyh Edebali

OSMANLI İMPARATORLUNUN MANEVİ KURUCUSU ŞEYH EDEBALİ
Şeyh Edebalı 1206 yılında Merv'de doğdu.Selçukluların Şeyh'ül İslam'ı Şeyh Sadrettin Konevi ve Mevlâna Celâleddini Rumi'nin çağdaşıdır.Künyesi İmadüddin Mustafa b.İbrahim b.İnac el-Kırşehri'dir. Edebalı ilk tahsilini Karaman'da yaptı.Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi'nin öğrencisi oldu.Daha sonra Dımaşk'a(Şam)giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden dini ilim tahsil etti.Şam'dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi.Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü'nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı.Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını,Edebalı'nın gelip geçen fukaranın hertürlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını,hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler.Söğüt ve Domaniç yaylaları,Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi sık sık Edebalı'nın zaviyesinde misafir olarak kalırdı.Orta Asya'dan getirdikleri bir takım özelliklerden dolayı alim ve sûfilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi,mübarek günlerde Edebalı'nın zaviyesine giderek dini ve idari konularda ,onun görüşlerini alırdı.Misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi.Şey Edebalı'nın koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi.Göğsünden bir ağaç bitti.Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri,kökleri tüm dünyaya sardı.Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu.İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar.Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti.Osman Bey rüyasını Şeyh Edebalı'ya anlatır.Edebalı rüyayı şöyle yorumlar:"Oğul Osman,Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun,kızım Malhun Hatun senin helâlin olsun."der.Edebalı'nın bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun(Rabia Bala Hatun)ile evlenir.Şeyh Edebalı ahi teşkilatının reisi idi.Ahi Şehliğinin Edebalı'dan sonra kime geçtiği bilinmemektedir;ancak daha sonra I:Murat'a intikal etmiştir.Bilecik'in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebalı,aynı şekilde dini hizmetlerine devam etmiştir.Osman Gazi'nin vefatından sonra kızı ve torunu Alâaddin Bey ile Bilecik'te Edebalı'ya Kozağaç(Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hasılatı verilmiş,kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir.Şeyh Edebalı uzun bir hayat sürdükten sonra 726(1326)yılında Bilecik'te vefat etti.Zaviyesinin mescid olarak kullanılan odasına defnedildi.Edebalı,mutasavvıf olmasının yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür.Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış,çok sayıda talebe yetiştirmiştir.Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih,Edebalıdan sonra Osmanlı Devleti'nin ikinci müftüsü ve kadısı olmuştur.Mevlidi Şerif'in yazarı Süleyman Çelebi,Mahmut Paşa yönüyle ikinci kuşaktan Şeyh Edebalı'nın torunudur.Bilecik Edebalı zaviyesine kendisiyle birlikte hanımı,kızı,zamanın büyüklerinden Molla Hattab-ı Karahisar,Şeyh Muhlis Baba ve isimleri bilinmeyen bazı yakınları defnedilmiştir.Ahi reisi Şeyh Edebalı kendisini dinleyenlere;"Toprağa bağlanın.Suyu israf etmeyin.Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz.Veriniz,cömert olunuz elleriniz yumuk kalmasın.İlim sahiplarini koruyunuz.Ağaç dikiniz.Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz.Kuran-ı Kerimi güçlü olmak için okuyunuz.Bağınızı bahçenizi viran bırakmayınız.Hadis ezberleyiniz.Bildiklerini öğretenler unutmazlar.Asıl ölüm ilimden payını almayanlaradır.Faydalı ile faydasızı bilenler bilgi sahipleridir...."der ve tavsiyelerde bulunurdu.Şeyh Edebalı geleceği görebilen bir kişiliğe sahipti.Neyin ne kimin kim olduğunu bilen bir insandı.O gelecekteki Türk birliğini,Kayı Boyunun dolayısıyla Osman Bey'in kuracağını sezmişti.Tüm Kayı Erenleri edebalıdan feyiz almıştı.
Google Gruplar
irfanmektebi@hotmail.com grubuna kayıt ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Benim Peygamberim

İlgili aramalar: müzik - ilahi -  ilahi