Son dakıka

28 Şub 2009

Kainatı ayakta tutan sır:EL- KAYYUM ismi

Cenab-ı Allah'ın isimlerinden birisi de kayyum ismidir. Bu kâinatın yaratıcısı kayyumdur. Yani bizatihi kaimdir, daimdir, bâkidir. Bütün eşya onunla ayakta durur, devam eder. Kâinatta büyük-küçük canlı-cansız herşey bütün varlıklar Cenab-ı Hakkın kayyum ismiyle ayakta durur, varlığını devam ettirir. Eğer kâinattan bir dakikacık olsun kayyumiyet nisbeti kesilse, kâinat mahvolur.

Evet Cenab-ı Allahın ne zatında, ne sıfatında ve ne de fiillerinde eşi ve benzeri yoktur, ortağı olamaz. Bir evi veya bir sarayı kolayca idare eder gibi bütün kâinatı bütün varlıklarıyla beraber idare eden, terbiye eden sonsuz ilim, hikmet ve kudret sahibi bir zatın elbette benzeri, ortağı olmaz ve olamaz.

Evet bir zat ki ona yıldızların yaratılması, zerrelerin yaratılması kadar kolay gele.. ve en büyük şey en küçük şey gibi kudretine musahhar ola.. ve hiçbir şey hiçbir şeye, hiçbir fiil hiçbir fiile mani olmaya.. ve hadsiz fertler bir fert gibi nazarında hazır ola.. ve bütün sesleri birden işite.. bütün varlıkların hadsiz ihtiyaçlarını birden yapabile.. ve hiçbir mekânda olmadığı halde, herbir yerde ve herbir mekânda kudretiyle, ilmiyle hâzır ola.. ve herşey ondan nihayet derecede uzak olduğu halde, o ise herşeye nihayet derecede yakın olabilen bir zâtı Hayy-ı Kayyum-u zü-l Celalin elbette hiçbir cihette misli, benzeri, ortağı olmaz ve olması imkânsızdır.

İşte şu kainattaki yıldız ve gezegenlerin kıyamları, devamları ve bekaları kayyumiyet sırrına bağlıdır. Eğer o kayyumiyet cilvesi bir dakikada yüzünü çevirse, bir kısmı dünyamızdan bin defa büyük milyonlarla yıldızlar, fezanın uçsuz bucaksız boşluğunda dağılacak, birbirine çarpacak, darmadağan olacaklar. Kayyum-u zû-l Celal olan cenab-ı Allah kayyum ismiyle; esir maddesi içinde hadsiz gök cisimlerine son derece bir düzen ve ölçü içinde kayyumiyet sırrıyla bir kıyam, bir beka, bir devam vermiştir.

Bunlardan bazısı dünyamızdan bin ve bir kısmı bir milyon defa büyük milyonlarla o büyük küreleri direksiz, istinadsız, boşlukta durdurmakla beraber, her birine bir vazife vermiş ve gayet muhteşem bir ordu şeklinde "Emr-i kun feyekun" (cenab-ı Allah bir şeyi dilediği zaman ona ol der, o iş hemen oluverir ) den gelen emirlere mutlak itaat ettirmesi kayyum isminin geniş bir tezahürüdür.

Yine bunun gibi her bir varlığın zerreleri dahi yıldızlar gibi cenab-ı Allah'ın kayyum ismiyle varlığını devam ettiriyor. Evet hayat sahibi bir varlığın bedenindeki zerrelerin, herbir uzva mahsuz bir şekil ile küme küme toplanıp dağılmadıkları ve sel gibi akan unsurların fırtınaları içinde vaziyetlerini muhafaza edip dağılmamaları ve muntazaman durmaları gösterirki ; bu vaziyetleri kendi kendilerinden olmayıp, kayyumiyet sırrıyla varlıklarını devam ettirmektedirler. Yeryüzündeki bütün varlıklar ve gökyüzündeki yıldızlar nasıl kayyum ismi ile varlıklarını devam ettiriyorlarsa, bu zerreler dahi hadsiz dilleriyle kayyumiyet sırrını ilan ederler.

Nasıl ki kâinat kayyumiyet sırrıyla kaimdir.. öyle de: kayyum isminin en mükemmel tezahürü olan insan ile, bir cihette kâinat kıyam bulur, yani kâinatın bir çok hikmetleri, maslahatları, gayeleri insana baktığı için adeta insandaki kayyumiyet cilvesi kâinata bir direktir. Evet kayyum olan cenab-ı Hak, bu kainatta insanı irade etmiş ve kâinatı onun için yaratmış denilebilir.

Çünkü insan camiiyyeti itibariyle cenab-ı Allah'ın isimlerini anlar ve zevkeder. İşte zâtı Hayyı Kayyum insanı bütün kâinata bir merkez bir medar yaparak, kâinat kadar geniş bir nimet sofrası insana açmıştır. Ve kâinatı insana musahhar etmiş, insana hizmet ettirmiştir. Böylece kâinatın insan ile mazhar olduğu kayyumiyet sırrıyla bir cihette kâim olduğunun hikmeti ise insanın şu vazifeleridir.

Zâtı Hayyı Kayyumun hitabına insan camiiyyeti itibariyle en mükemmel muhatap olduğundan, cenab-ı Allah'ın her biri birer sanat eseri olan varlıklarını hayret ile takdir ve tahsin etmekle sûbhanallah, maşaallah, bârekallah diyerek en yüksek sesli bir dellal olmak ve teşekkürlerin bütün nevileriyle, bütün nimetlerin nevilerine ve çeşit çeşit hadsiz ihsanlarına şükür ve hamd-ü sena etmektir.

Cenab-ı Allah bizi hakkıyla şükredenlerden eylesin.

Ey RABBİM...

Ey rabbim..!

Bırakma bizi Sensizliğe, Al bizleri riza evine..Ek yüreklerimize çiçeklerini..
Unuturma bizlere verdiğimiz ahdi..

Sırat-i Mustakim üzere kaim kıl bizi..EY SULTANLAR SULTANI ! Kainata dost eyle,EN SEVDİĞİ'nın (s.a.v.) ümmedinde paklığa erisenlerden eyle !

EY sığınmak isteyenlerin sığınağı ! Bu gurbet çölünde bizi yalnız bırakma !

Hepimize yeniden derlenip toparlanma fırsat ver..tekrar birbirimizi tutunma şuuru ver...Bütün insanlığı kuçaklayacak ızdırap duyma hassasiyet ver..bizi kendi nefsimizle başbasa bırakma ...AMİN


Ya Rabbi!
Eğer imanıma bir şüphe girmiş ben de ondan tövbe etmemişsem ihlasla derim ki : Allah'tan başka yaratıcı yok, Hz. Muhammed (s.a.v.) (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer bilmeden Müslümanlığıma küfür karıştırmışsam, derim ki: Allah birdir, Hz. Muhammed (s.a.v.) (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer Allah'ı birlememe şirk girmişse, ben de bunun farkında değilsem ihlasla derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (s.a.v.) (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer bilmeden seni tanımamda yanlışım varsa derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (s.a.v.) (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer bilmeden amelime riya ve kendimi beğenme duyguları karışmışsa derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (s.a.v.) (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
Eğer farkında olmadan kalbime küçük ve büyük günahların fitnesi girmişse derim ki: Allah bir, Hz. Muhammed (s.a.v.) (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ya Rabbi!
İmanımı gönülden tazeleyerek, ihlasla derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (s.a.v.) (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Ey diri olan!
Ey ebedi var olan!
Ey izzet ve ikram sahibi olan!
Ey gücün, şerefin ve büyüklüğün sahibi olan Allah'ım!
Halimi düzelt, işlerimi güzelleştir, beni bela ve fakirliğin acılarından koru, düşmanların şerrinden, şeytanın aldatmasından, nefsin arzularından, saptıranların saptırmasından beni koru ey Rabbim!

Ya Rabbi!
Beni çok ibadet eden salihlerden ve şükreden zenginlerden eyle; dini ve dünyevi bütün işlerimi düzene koy. Hayırlı nimetlerimi sonuna erdir.

Ya Rabbi!
Ömrümün son zamanlarında, ölüm anında kalbimi ve dilimi imanla doldur. Bana son anda; şehadet ederim ki, Allah birdir ve yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (s.a.v.) (sallallahu aleyhi ve sellem) O'nun elçisidir demeyi nasip et...

AMİN... YARABBİ AMİN YARABBİ AMİN YARABBİ AMİN.

ZAMAN HAZİNESİ

Bankada bir hesap sahibi olduğunu düşün, hesabına her sabah 86.400 dolar para yatırılıyor, fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasın, ertesi güne transfer edilemez. Paranı kullansan da kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın? Tabii ki hepsini harcamaya çalışırsın; Hepimiz, Zaman adlı bu bankanın müşterileriyiz;

Her sabah 86.400 saniyeye sahip oluyoruz; yarına transfer edilemez, Her sabah hesabımız dolar, her akşam boşalır. Geri dönüş yok, saniyelerini şu anı yaşayarak harca, en iyisi bunlarla yatırım yap.

Mutluluk, sağlık ve başarı için. Zaman kaçıyor. Her gün için en iyisini yap.

Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.

Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor.

Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir çilekeşe,

Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.

Bir dakikanın değerini anlamak için, trenin kaçıran yolcuya sor.

Bir saniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor.

Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.

Her anını değerlendir, her dakikanı çok özel biriyle paylaş. Zamanına ortak edebileceğin kadar özel biriyle.

Unutma! Zaman hiç kimse için durmaz. Geçmiş zaman tarihtir. Gelecek zaman sırlar, mechullerle dolu.

Sadece şu an sana verilen gerçek bir armağandır.

Bu hafta dostluk haftası olsun. Arkadaşlar bulunmaz mücevherlerdir. Bizi üzerler, cesaretlendirirler ve zaman zaman avuturlar. Kalplerini bize açarlar. Arkadaşlarına, onları sevdiğini göster.

Arkadaşlık mesajını herkese gönder, cevap alırsan bütün hayatın için bir dostun bulunduğunu anlarsın.

Onlara ne kadar çok ihtiyacın olduğunu ve senin için ne kadar önemli olduklarını dikkatle denersen görürsün....

Gıybet


نْ أبِي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]قالَ رسُولُ اللّهِ # أتَدْرُونَ مَا الْغِيبَةُ؟ قَالُوا: اَللّهُ وَرَسُولُهُ أعْلَمُ. قَالَ: ذِكْرُ أحَدِكُمْ أخَاهُ بِمَا يَكْرَهُ. فقَالَ رَجُلٌ: أَرَأيْتَ إنْ كَانَ فِي أخِى مَا أقُولُ؟ قَالَ: إنْ كَان فيهِ مَا تَقُولُ، فقَدْ اِغْتَبْتَهُ. وَانْ لَمْ يَكُنْ فىهِ مَا تَقُولُ فقَدْ بَهَتَّهُ[. أخرجه أبو داود والترمذي وصححه.»البهت« الكذبُ وافتراء على ا"نسان .




1. )- Hz. Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: "Resulullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki:

"Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?"

"Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine:

"Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam:

"Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?)"dedi. Aleyhissalâtu Vesselâm:

"Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir."

[Ebû Dâvud, Edeb 40, (4874); Tirmizi, Birr 23, (1935); Müslim, Birr 70 (2589).]


وعَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها قَالَ: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ؟ حَسْبُكَ مِنْ صَفِيَّةَ قِصَرُهَا. قَالَ: لَقَدْ قُلْتِ كَلِمَةً لَوْ مُزِجَ بِهَا الْبَحْرُ لَمَزَجَتْهُ. قَالَتْ: وَحَكَيْتُ لَهُ إنْسَاناً. فَقَالَ: مَا أُحِبُّ أنِّى حَكَيْتُ إنْسَاناً وَإنَّ لِى كَذَا وَكذَا[. أخرجه أبو داود والترمذي .




2.)- Hz. Âişe (Radıyallahu Anhâ) anlatıyor: "Ey Allah´ın Resûlü, sana Safiyye´deki şu şu hal yeter!" demiştim. (Bundan memnun kalmadı ve):

"Öyle bir kelime sarfettin ki, eğer o denize karıştırılsaydı (denizin suyuna galebe çalıp) ifsad edecekti" buyurdu. Hz. Âişe ilaveten der ki: "Ben Resulullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)´a bir insanın (tahkir maksadıyla) taklidini yapmıştım. Bana hemen şunu söyledi:

"Ben bir başkasını (kusuru sebebiyle söz ve fiille) taklid etmem. Hatta (buna mukabil) bana, şu şu kadar (pek çok dünyalık) verilse bile!"

[Ebû Dâvud, Edeb 40, (4875); Tirmizî, Sıatu´l-Kıyame 52, (2503, 2504).]




ـ وَعَنْ أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَرَرْتُ لَيْلَةَ الْمِعْرَاجِ بِقَوْمٍ لَهُمْ أظْفَارٌ مِنْ نُحَاسٍ يَخْمِشُونَ بِهَا وُجُوهَهُمْ. فَقُلْتُ: مَنْ هؤَُءِ يَا جِبْرِيلُ؟ فَقَالَ: هؤَُءِ الَّذِىنَ يَأكُلُونَ لُحُومَ النَّاسِ وَيَقَعُونَ فِى أعْرَاضِهِمْ[.




3 )- Hz. Enes (Radıyallahu Anh) anlatıyor: "Resulullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki:

"Mîrac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı.

"Ey Cebrâil! Bunlar da kim?" diye sordum:

"Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir."

[Ebû Dâvud, Edeb 40, (4878, 4879).]
Google Gruplar
irfanmektebi@hotmail.com grubuna kayıt ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Benim Peygamberim

İlgili aramalar: müzik - ilahi -  ilahi